Harman, Armoni ve Bayram: Doğanın Dönüşümü, İnsanın Yeniden Doğuşu

Anadolu’da harman yalnızca tanelerin başaktan ayrıldığı bir iş değil; aynı zamanda değişim ve dönüşümün sahnesiydi. Ekin tarlada yeşerir, biçilir, dövülür; sonra un olur, ekmek olur.

Bu süreçte doğanın döngüsü, insanın emeğiyle birleşir. Bu birleşim yalnızca karın doyurmaz, varlığın kendisinin devamına yönelik eminlik içinde insana teslim ederek huzurla kış uykusuna yatması olarak ta okunmaktadır.

Peki insan sadece karın doyurmak için mi var? Öyle olsa idi büyük baş hayvanlar olsun çekirge sürüleri olsun karınları insanınkinden daha büyük.

‘İnsanın karnı doyar da gözü doymaz’ derler. O nedenle olsa gerek, ‘gözünü toprak doyursun diye üzerine bir avuç toprak atarak, mezarının üzerine de toprak yığarlar.

Toplumun lideri veya toplumunu abad için çalışan kişinin ölümünde de aynı ritüel uygulanır. Ancak burda niyet toprağın bol devletin geniş olsun anlamlıdır.

Bu durum belki de bir mesaj: Sahiplenme, genelleş, döngüyü yemek içmek olarak görme, toprak nasıl üretiyorsa sen de üretici ve dönüştürücü ol diye.

Eskiden, tarımsal üretime dayalı toplumlarda borç ödemeleri ve evlilikler harmandan sonraya veya bağbozumu/mahsereden sonraya bırakırdı.

Bu, üretimin gücünün insana katkısıyla insan kültürüne dönüşerek emek, üretim ve doğanın birliğinin coşkusunu gösteriyor.

Bu okuyuş, başlı başına toprağa/vatana sahip çıkılıp kutsanması gerektiğini, aynı zamanda insanın kendi konumunun anlaşılmasını da sağlar.

Tarımsal, hayvansal döngünün gerçeği budur. Peki insan? Emekle ortaya çıkan bu gerçek, insanda şiire, şarkıya, müziğe, oyuna; birlik beraberlik ruhunun ortaya çıkmasına neden olduğu anlaşılmaktadır. Yani harman armoniye, frekansa ve renozansa dönüşerek varlığın dengeli yaşamasını sağlıyor.

Bu yüzden Anadolu’da eğlence, sadece gülüp oynamak değildir. Eğlence, değişimin acısını hafifleten, dönüşümün coşkusunu çoğaltan bir ritüeldir.

Harman sonu şenliği, bağbozumu eğlencesi, bahar bayramı ya da düğün; hepsi aynı gerçeği gösterir:

Doğa değişir, insan dönüşür; eğlence bu dönüşümün yeni bireyde vücut bulmuş hâlidir.

O nedenle yeni doğan bir bebeğin ana babası herkestir. Herkes o bebeğin sevgisine sığar. Yeni doğan bebek konuşmaya başladığında ruhunda herkes onun akrabasıdır.

Kendi bireyselliği oluştuğunda ve toplumun bireyselliğine dönüştüğünde ise o artık birey değil toplumun unsurudur.

Ancak içindeki kendini güden güce vereceği emekle toplum içinde bir yıldız gibi parlayıp birey olur.

İnsanlar, aynı veya ayrı ayrı galaksilerdeki yıldızlar gibi aile ve toplumu içinde yaşar.

Yıldızlar, galaksiler... hepsi birbirinin etrafında dönerek birbirine hizmet eder. Aslolan bireyin kendisinin galaksi ile var olduğu bilinciyle kendisini oluşturan ailesine ve topluma sadakatle hizmet etmesidir. Aksi taktirde bir yıldız gibi parlayan gibi ardına binlerce astreoidi takıp bir döngüsü ve yörüngesi olmayan kuyruklu yıldız yok olup gidecektir.