Kâinatta Samanyolu Galaksisi içinde bir nokta halinde olan Dünya yüzeyinde yaşayan bir organizma olan insanda ortaya çıkan akıl, içinde bulunduğu sistemde kendini konumlandırarak varoluşun amacının ve merkezinin kendi olduğunu ifade etmektedir.
Bu düşünce bağlamında oluşturduğu iradesini de kurduğu devlet idaresi ile toplumsal yaşayarak çok boyutlu olarak göstermektedir.
Bu bağlamda inancı ile var olan insan bu inancının kurumsallaşmış hali olan devletten ayrı değildir. Devlet olma sürecinden önce tüm varoluşu kapsayan inancının devletleşmesini benzetmek gerekirse İnanç bir devlet, kalp onun başkentidir.
Bu bağlamda bireyin “Allah’a İman” inancı:
Devletin Kurucu İradesine, onun yasaları içinde uyum içinde yaşayarak varoluşunu sürdürmeyi kabul etmeyle örtüşür.
Bir devletin temeli kurucu iradeye bağlılıktır. İnançta bu mutlak düzenin ve adaletin kaynağı olan Allah’a imandır.
Yani evrende başıboşluk yoktur; her şey bir yasa, bir ölçü içindedir. Devlet bağlamında bu, adalet ilkesine, ortak akla ve en yüce iradeye güvenmektir.
Meleklere İman: Düzenin İşleyişine, Görevlilere Güvenmek
Melekler, görünmeyen ama işleyen sistemin unsurlarıdır. Enerji, hareket, kanun, bilgi taşıyıcıları ve bunların düzenle işletilmesinden sorumlu memurları meleklere benzetile bilir.
Devlet yapısında bu, kurumlara, görevlilere ve işleyen mekanizmalara duyulan inançtır. Bir toplumun istikrarı, görünmeyen ama güvenilir bir idari düzenin varlığına bağlıdır. Meleklere iman, sistemin adaletle işlediğine inanmaktır.
Kitaplara İman: Bilime, Yasaya, Bilgiye İman. İlahi kitaplar, toplumun rehber ilkelerini belirler. Modern dünyada bu, bilgiye, bilime, öğrenmeye ve hukuka imandır. Yani “bilgi kutsaldır”; çünkü hakikatin diliyle konuşur. Devlet, yazılı yasa olmadan çöker; inanç, bilginin ışığı olmadan karanlığa döner. Kitaplara iman, bilginin kutsallığını tanımaktır.
Resullere (Peygamberlere) İman: Önderliğe, Vizyon Sahiplerine İman. Peygamberler, mesajı taşıyan elçilerdir; halkla hakikat arasındaki köprüdür. Devlet bağlamında bu, liderlik, önderlik, yöneticilik inancına denktir.
Ancak bu kör bir bağlılık değildir; adaletle yöneten, halkına hizmet eden öndere güvendir. Peygamberin görevi insanı özgürleştirmektir; devlet başkanının görevi de halkı hakkaniyet içinde yaşamasını sağlamaktır. Din ise nirliğe katkı yapan kurum olarak vardır. Resule iman, yönetenin adaletine ve hikmetine güvenmektir.
Ahiret Gününe İman: Hesap Gününe, Denetime İman. Bir devletin çürümesi, hesap vermezlikten başlar.
Ahiret inancı, bireyin çalışmaları ile kamuya katkı sağladığı sorumluluk bilincidir. Hiç kimse yaptığından sorumlu olmayacak mı? sorusuna verilen cevaptır. Devlet düzeninde bu, şeffaflık, hesap verme, adalet mekanizmasıdır.
Her eylemin bir sonucu, her yetkinin bir sınırı olmalıdır. Ahirete iman, yaptığının sana döneceğine adaletin ertelenmeyeceğine, gecikse de tahakkuk edeceğine inanmaktır.
Kadere (Hayır ve Şerrine sahip çıkmak) İman: Devletin Yazgısı doğrultusunda özgür irade ile yapılan eylemlerle yaşamaktır.
Toplumsal kader bilincine iman, teslimiyet değil; düzenin farkına varmak, bireysel varoluşuna o doğrultuda yöntem geliştirmektir. Birey, kendi iradesini evrensel yasayla uyumlu kılarsa anlam bulur.
Devlet bağlamında bu, milletin ortak kaderine katılmak, sorumluluk almak, “biz” bilinciyle yaşamak demektir.
Bir devletin kaderi, halkının bilincinde saklıdır. Kadere iman, ortak yazgının farkına varmak ve kabul etmektir.
İnanç, o inanca sahip olanların sığınacağı bir kale, bu kalenin devlet idaresine yansımasıdır. Tevhit onun anayasası, Melekler onun kurumları, Kitaplar onun yasaları ve nasıl yaşanması gerektiğine yönelik yaşanmış örnekleri, peygamberler onun yaşayan önderleri, ahiret onun mahkemesi ve yönelişi kader ise onun geleceğidir.
Bir kalpte iman varsa, orada düzen vardır. Bir devlette adalet varsa, orada iman yaşar, insan yaşar.