Merhabalar sevgili okurlarım. Dün ki yazımda Türkiye'nin en büyük metropol kenti Gaziantep'in pahalı bir kent olduğundan bahsetmiştik. Her şeyin ateş pahası olduğu bu şehirde insanlar, hayatta kalma mücadelesi veriyor.

En düşük ev kirasının 10 bin lira civarında olduğu kentte, insanlar aldıkları maaşla ile nasıl geçinebilirim, ay sonunu nasıl getirebilir miyim, elektrik, su, doğalgaz faturalarını nasıl ödeyebilirim derdinde? Kentin bir tarafı için durum bu iken diğer tarafında ise durum çok daha farklı.

Ortaya çıkan tabloya baktığımızda şehrin bir tarafı açlıkla mücadele ederken diğer tarafı ise bolluk içerisinde yaşıyor. Yani kentin bir tarafı Malezya, Hindistan, diğer tarafı ise Londra, Paris…

Kentin bir tarafında insanlar kuru bir ekmek ile hayata tutunmaya çalışırken, diğer tarafında ise kahvaltı sofralarında sadece bir kuş sütü eksik. Kentin bir tarafında çocuklar yatağa aç girerken, diğer tarafında ise sofrada çeşit çeşit yemekler…

Kentin bir tarafında insanlar, kaz tüyünden yapılmış yatakta uyurken, diğer tarafında ise bırakın insanların bir yatakta uyumasını başını sokabileceği bir çatısı bile yok.

Kentin bir tarafında insanların hayvanlarını gezdirebileceği park varken diğer tarafında çocuklar gülüp oynayacağı çocukluğunu doya doya yaşayabileceği bir park bile yok.

Şimdi sormak lazım; ADALET bunun neresinde? Ben bu sorunun cevabını bir türlü bulamadım. Umarım sizler bulursunuz.