Otizmli birey sayısında son yıllarda çok ciddi artış yaşanıyor.
Çocuk Nörolojisi Uzm. Dr. Afshin Dezhakam’ın verdiği bilgiye göre, "Çocuklarda otizm prevalansı 1985'ten bu yana yüzde 50 oranında arttı.”
Bu çok önemli bir rakam.
1985 yılında, 2 bin 500’de 1 oranında tespit edilen otizm spektrum bozukluğu, günümüzde her 44 çocuktan birinde görülmeye başlanmış.
Otizmin erkek çocuklarda görülme sıklığı kız çocuklarına göre 4 kat daha fazlaymış.
Uzmanlar otizmin nedenleri arasında genetik ve genetik olmayan veya doğum komplikasyonları, viral enfeksiyonlar ve çevresel etkilerini sayıyor.
Anne-babada sigara ve alkol kullanımı, hamilelik sırasında annenin maruz kaldığı enfeksiyonlar sağlıksız beslenme veya uyuşturucu kullanımının da otizmde etkili olduğu belirtiliyor.
Ve otizmin tek çaresinin de erken tanı ve eğitim olduğu ifade ediliyor. Otizm, ne yazık ki ömür boyu süren bir durum ve iyi bir eğitimle nisbeten düzelme yaşanabiliyor. İşin bir kötü yanı da otizmin anne karnında tespit edilememesi.
Tüm bunları söyledikten sonra, ülkemizde en önemli sorunlardan birinin hastalıktaki bu kadar artışa rağmen, otizmli çocukların iyi bir eğitim almasını sağlayacak kurumların yetersizliği, hatta yokluğu olduğunu belirtmek.
Otizmli çocuğu olan aileler, yeterli eğitim kurumu olmaması nedeniyle ne yazık ki kaderiyle baş başa kalıyor. Otizmde uygulanan çeşitli tedavi yöntemleri ne yazık ki etkili olmuyor. Bu işin tek çözümü çok iyi bir eğitimden geçiyor. İşin bir diğer zor yanı da bu eğitimin her çocuğun durumuna göre farklılık arz etmesi.
Büyük şehirlerdeki birkaç etkili merkez dışında ne yazık ki çocuklar ve aileler kaderiyle baş başa kalıyor. Çoğu aile, çocuğunu sakladığı için bu özel çocukların sosyalleşme şansı da olmuyor.
Bu yüzden yerel yönetimlerin, toplumda bu kadar yaygınlaşan bir rahatsızlık için otizm merkezlerini devreye sokması ve ailelere bu konuda destek vermesi bir zorunluluk haline geliyor.