İletişim, insan olmanın temel taşlarından biridir. Ancak çoğu zaman insanlar, bir konuşmayı veya tartışmayı tam olarak anlamaya çalışmadan, kendi algı ve önyargıları çerçevesinde yanıt vermeye eğilimlidir. Bu durum, sözlü veya yazılı ifadelerde karmaşık bir yapıya, kakafoniye (gürültü kirliliği) dönüşmesine yol açar.

Kakafoni, yalnızca gürültü değil, aynı zamanda anlamın bozulması ve yanlış anlaşılmaların çoğalması anlamına gelir.

Bu kakafoninin temel nedeni, insan zihninin duyduğu veriyi hemen yorumlayıp kendi referans çerçevesinde bilgiye dönüştürme eğilimidir. Söylenen sözün kendisine odaklanmak yerine, söyleyene ve dinleyene odaklanarak kendi varsayımlarıyla yanıt üretilmektedir. Bu da iletişimin yapısal bir sorununa yol açmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak, ne söylendiği anlaşılamaz olmakla birlikte kişiler arasında yanlış anlamalara, gereksiz tartışmalara neden olarak iletişim ve bireyler arasında kopukluklara neden olur.

Sorunun çözümü ise basit ama etkili bir yaklaşımla mümkündür: Çözüm, söyleneni kabul etmek ve konuyu olumlu bir yönde ilerletecek katkıda bulunmaktır. İfadedeki “kabul etmek”, kişi, tüm fikirlerini veya değer yargılarını bir kenara bırakıp, karşı tarafın ifadelerini gerçekten anlamaya çalışmasının anahtarı olarak kabul etmek anlamındadır. Ardından, bu anlayış temelinde, kişinin yapıcı ve olumlu katkı sunması iletişimi verimli kılar.

Olumlu katkı, sadece doğru yanıt vermek değildir. Aynı zamanda konuşmanın yönünü yapıcı yönde geliştirerek, anlamı derinleştirecek ve taraflar arasında köprüler kuracak biçimde olmalıdır. Örneğin bir tartışmada karşı tarafın düşüncesini özetleyip, kendi bakış açısını bu özet üzerinden sunmak hem anlayışı güçlendirir hem de tartışmayı yapıcı bir zemine taşır.

Sonuç olarak, iletişimde ortaya çıkan kakafoni, söyleneni anlamadan kendi yorumunu dayatmaya çalışmaktan kaynaklanır. Bunu önlemenin yolu ise karşı tarafa değer verme, aktif dinleme, kabul ve olumlu-yapıcı katkıdır.

Yapıcı-tamamlayıcı, katkıda bulunucu, kişinin kendini içinde bulacağı yaklaşım, bireyler arasında daha sağlıklı bir iletişimi mümkün kılar ve toplumsal etkileşimin kalitesini artırır. İnsanlar birbirini anlamaya çalıştıkça, iletişim karmaşası azalır ve yapıcı bir diyalog ortamı doğar.